Ich bin kein Italiener
Ben İtalyan değilim.
Seid ihr Franzosen? (2. Person Plural)
Siz Fransız mısınız?
Ich bin Schweizerin.
Ben İsviçreliyim
Ist er kein Russe?
O Rus değil mi
Sie kommt / stammt nicht aus Köln
O Kölnlü değil .
Stammen sie nicht aus Istanbul? (ohne 'Onlar')?
İstanbullu değiller mi?
Woher stammst du?
Sen nerelisin?
Ich bin Ärztin.
Ben doktorum.
Bist du nicht in Ankara?
Sen Ankara'da değil misin?
Wir sind nicht zuhause.
Biz evde değiliz.
Wo seid ihr?
Siz neredesiniz?
Wir sind bei Frau Berna.
Biz Berna Hanım'dayız.
Ben Berlinliyim ve şimdi İzmir'de yaşıyorum.
Ich komme aus Berlin und lebe jetzt in Izmir
Benim erkek arkadaşım Türk
Mein Freund ist Türke
Onun ailesi de İzmir'de oturuyor.
Seine Familie lebt ebenfalls in Izmir.
Biz tatilde Berlin'e gitmek istiyoruz
Wir wollen in den Ferien nach Berlin fahren
Senin ailen nerede yaşıyor?
Wo wohnen deine Eltern?
Senin kardeşin var mı?
Hast du Geschwister?
Senin baban spor yapiyor mu
Macht dein Vater Sport?
Kardeşi Türkçe biliyor mu?
Spricht sein Bruder Türkisch?
Machen deine Freunde Witze?
Arkadaşların şaka mı yapıyor?
Sen nerede okuyorsun
Wo studierst du?
Merhaba, benim adım Erkin. Ben Türküm, İstanbulluyum.
Hallo, mein Name ist Erkin. Ich bin Türke und komme aus Istanbul.
Sen ne içiyorun?
Was trinkst du da?
Ben kahve içiyorum
Ich trinke Kaffee
Sen nerede çalışıyorsun?
Wo arbeitest du?
Ben fabrikada çalıyorum.
Ich arbeite in einer Fabrik.
Ben bugün marketten 2 kilo patates, 1 kilo domates, 1 tane ananas ve 5 tane kivi aldım.
Ich habe heute auf dem Markt 2 Kilo Kartoffeln, 1 Kilo Tomaten, 1 Ananas und 5 Kiwis gekauft.
Okulda 1 müdür, 2 sekreter, 8 öğretmen ve 78 öğrenci var.
Die Schule hat 1 Direktor, 2 Sekretärinnen, 8 Lehrer und 78 Schüler.
Sizin bahçeniz var mı?
Habe Sie einen Garten?
Onun evi cok güzel
Ihr Haus ist sehr schön
Benim ablalarım Istanbul’da okuyuror
Meine Schwestern studieren in Istanbul.
Bizim dedelerimiz hayata değil
Unsere Großväter sind nicht am leben
Sizin kardeşleriniz ne yapıyor
Was machen ihre / Ihre Brüder?
Evin anahtarı
Schlüssel zum Haus
Yasmine'in çocukları
Yasmins Kinder
Arkadaşımın ablasının adı ne?
Wie lautet der Name der großen Schwester meines Freundes?
Wo ist das Haus des Freundes deiner Schwester?
Kız kardeşinin erkek arkadaşının evi nerede?
Wie heißt der Nachbar deines Vaters?
Babanın komşusunun adı ne?
Ebrun'un arabasının markası ne?
Was ist die Marke von Ebruns Auto?
Öğretmenin adı ne?
Wie lautet der Name des Lehrers? / Wie heißt der Lehrer?
Arkadaşımın kızı Türkiye'de oturuyor.
Die Tochter meines Freundes lebt in der Türkei.
Der Mann hat viele Katzen und Hunde die in seinem Garten Leben
Adamın bahçesinde yaşayan çok sayıda kedisi ve köpeği var
Der Mann hat in seinem Garten Apfelbäume
Adamın bahçesinde elma ağaçları var
O çok kitap okuyor, çünkü öğretmen olmak istiyor
Sie liest viele Bücher, weil sie Lehrerin werden will.
Senay hiç kitap okumuyor
Senay liest keine Bücher
Sie sind keine fröhliche Familie
Onlar neşeli bir aile değil.
Seit wann lebst du in Berlin?
Ne zamandan beri Berlin'de oturuyorsun?
Ich lebe seit 30 Jahren in Berlin
Ben 30 yildan beri Berlin'de otoruyorum
Wie viele Stunden arbeitest du in der Woche?
Haftada kaç saat çalışıyorsun?
Meine Schwester studiert an der Universität
Benim kız kardeşim üniversitede okuyor.
Wie lautet der Name der Frau deines großen Bruders?
Abinin eşinin adı ne?
Der Name der Frau meines Bruders ist Ayse.
Abimin eşinin adı Ayşe.
Mein Nachbar hat einen Hund
Komşumun bir köpeği var.
Hat deine große Schwester ein Fahrrad?
Ablanın bisikleti var mı?
Das Haus von Sabri ist sehr groß.
Sabri'nin evi çok büyük.
Hat dein Vater ein Auto?
Babanın arabası var mı?
Ich hätte gerne ein Kilo Äpfel, bitte?Ben
Bir kilo elma istiyorum, lütfen?
Ich möchte gerne zweihundertfünfzig Gramm Käse kaufen, bitte.
Ben iki yüz elli gram peynir almak istiyorum lüften
Achtundsechzig Millionen Bewohner leben in der Türkei
Türkiye'de 68 milyon kişi yaşıyor
Wie viele Millionen Menschen leben in Berlin?
Berlin'de kaç milyon kişi yaşıyor?
Arbeitest du am Wochenende?
Sen hafta sonunda çalışıyor musun?
Liest du viele Bücher?
Sen çok kitap okuyor musun?
Bist du ein guter Tänzer?
Sen iyi dans ediyor musun?
Ich bin im Büro von Özgür.
Özgür'ün bürosundayım.
Im Büro von Özgür
Özgür'ün bürosunda
Warum trinkst du deinen Tee nicht? Weil er zu heiß ist.
Neden çay içmiyorsun? Çünkü çay çok sıcak.
Warum lachst du? Weil ich glücklich bin.
Neden gülüyorsun? Çünkü ben mutluyum.
Sen nereye gidiyorsun?
Wohin gehst du?
Ben arkadaşlarıma gidiyorum
Ich gehe zu meinen Freunden
Ben onlara gidiyorum.
Ich gehe zu ihnen.
Bu akşam kime gidiyoruz?
Zu wem gehen wir heute Abend?
Bu akşam bana gidiyoruz
Wir gehen heute Abend zu mir.
Ben sana bir şey sormak istiyorum.
Ich möchte dich um etwas bitten.
Bana yardım et!
Hilf mir!
Büyükler bayramda çocuklara para veriyor.
Die Ältesten schenken den Kindern am Zuckerfest Geld.
Kız kardeşim bu ay üniversiteye başlıyor.
Meine Schwester beginnt diesen Monat mit der Universität.
Pardon, sana / size bir şey sormak istiyorum.
Entschuldigung, ich möchte Sie/euch etwas fragen.
Kim bana bir şey sormak istiyor?
Wer möchte mich etwas fragen?
Ich lerne mit meiner Freundin Türkisch
Ben kız arkadaşım ile Türkçe öğreniyorum
Ich spreche im Kurs Türkisch
Ben kursta Türkçe konuşuyorum
Kannst du Türkisch?
Sen Türkçe biliyor musun?
Ist Türkisch schwierig?
Türkçe zor mu?
Ich schaue heute Abend zuhause einen schönen Film
Ben bu akşam evde güzel bir film seyrediyorum
Ich höre im Auto Musik
Ben arabada müzik dinliyorum
Er versteht kein Deutsch.
O Almanca anlamıyor.
Sie hat heute keinen Kurs
Onun bugün kursu yok
Wir sind im Park
Biz parktayız
Wir sind nicht zu Hause
Biz evde değiliz
Lest ihr im Kurs ein Buch?
Siz kursta kitap okuyor musunuz?
Lest ihr eine türkische Zeitung im Büro
Siz büroda Türkçe gazete okuyor musunuz?
Der Lehrer von Maria hat heute keine Zeit
Maria’nın öğretmeninin bugün zamanı yok
Der Lehrer von Sara kommt aus Istanbul
Sara’nın öğretmeni İstanbullu
Der Lehrer von Mandy heißt Erkin
Mandy’nin öğretmeninin adı Erkin
Die Schüler sind im Kurs. Sie haben keine Zeit
Öğrenciler kursta. Onların zamanı yok
Ich möchte ein Buch für meinen Freund kaufen.
Arkadaşıma kitap almak isityorum.
Meine Frau hat sich an Ankara gewöhnt / gewöhnt sich an Ankara.
Eşim Ankara’ya alışıyor / alıştı.
Ich sehe mir T-Shirts auf dem Markt an.
Ben pazarda tişörtlere bakıyorum.
Möchten Sie den Kurs weitermachen?
Kursa devam etmek istiyor musun?
An wen schreibst du deine E-Mail?
Kime e-posta yazıyorsun?
Wir ziehen morgen nach Mitte.
Yarın Mitte’ye taşınıyoruz.
Ruf mich heute Abend an!
Bana bu akşam telefon et!
Hilf mir, bitte!
Bana yardım et, lütfen!
Was machst du beruflich?
Ne iş yapıyorsun?
Ist deine Arbeit schwer?
Senin işin zor mu?
Was machen Sie in Ihrer Freizeit?
Boş zamanınızda ne yapıyorsunuz
Vor dem Frühstück nehme ich eine Dusche.
Kahvaltıdan önce duş alıyorum.
Ich fahre mit dem Bus zur Arbeit
İşe otobüsle gidiyorum
Nach der Arbeit gehe ich einkaufen
İşten sonra alışverişe gidiyorum.
Um 18 Uhr komme ich nach Hause
Saat altı'da eve geliyorum.
Zu Hause koche ich essen
Evde yemek pişiriyorum.
Um 9 Uhr schaue ich fern oder lese ein Buch
Saat 9'da televizyon seyrediyorum veya kitap okuyorum
zur Arbeit, in der Arbeit, von der Arbeit
işe, işte, işten
zum Büro, ins Büro, vom Büro
büroya, büroya, bürodan
Ich fahre mit dem Zug zum Sport
Spora trenle gidiyorum
Ich komme zur Fuß zur Uni
Üniversiteye yürüyerek gidiyorum.
Was machen wir am Montagabend?
Pazartesi günü akşamleyin ne yapıyoruz?
Ich will am Sonntag nichts tun, ich will mich nur ausruhen.
Ben pazar günü hiçbir şey yapmak istemiyorum, sadece dinlenmek istiyorum.
Was macht dieser Mann?
Bu adam ne yapıyor?
Bu kadın ne yapıyor?
Was macht diese Frau?
Frühstückst du jeden Tag?
Sen her gün kahvaltı ediyor musun?
Wer ist Pelin und was macht sie?
Pelin kim ve ne yapıyor?
Wem gehört das Auto? Das ist das Auto von Ahmet.
Bu araba kimin? Bu araba Ahmet'in
Wessen Brille ist das? Diese Brille ist von Fatma.
Bu gözlük kimin? Bu gözlük Fatma'nın
Wessen Tasche ist das? Diese Tasche gehört Özgür.
Bu çanta kimin? Bu çanta Özgür'ün
Wessen Jacke ist das? Die Jacke ist von meiner Mutter.
Bu ceket kimin? Bu ceket annemin
Wem gehört das Fahrrad? Dieses Fahrrad gehört meiner Tochter.
Bu bisiklet kimin? Bu bisiklet kızım ın
Wem gehört dieser Apfel? Dieser Apfel ist von Turgut.
Bu elma kimin? Bu elma Turgut'un
Ist das die Uhr von Ali? Nein, das ist die Uhr des Lehrers.
Bu saat Ali'nin mi? Hayır, o saat öğretmen in
Wem gehört der Ball? Der Ball gehört den Kindern.
Bu top kimin? O top çocukların
Ich lerne Türkisch (lernen)
Ben Türkçe (öğrenmek) öğreniyorum
Du gehst ins Theater (gehen)
Sen tiyatroya (gitmek) gidiyorsun
Er tanzt (zu)
O dans (etmek) ediyor
Wir kommen (kommen) aus dem Kino
Biz sinemadan (gelmek) geliyoruz
Sie gehen einkaufen (tun)
Siz alışveriş (yapmak) yapıyorsunuz
(Sie) lesen das Buch (lesen)
(Onlar) kitap (okumak) okuyorlar
Verneinen Sie diesmal die Aussage! Ich kann nicht (nicht) Russisch
Verneinen Sie diesmal die Aussage! Ben Rusça (bilmemek) bilmiyorum
Wir lernen nicht Spanisch (nicht lernen), wir lernen Türkisch.
Biz İspanyolca (öğrenmemek) öğrenmiyoruz, Türkçe öğreniyoruz.
Er geht nicht (nicht) in den Kurs
O kursa (gitmemek) gitmiyor
Du sprichst nicht sehr gut Französisch (nicht sprechen)
Sen çok iyi Fransızca (konuşmamak) konuşmuyorsun
Warum wollt ihr nicht (nicht) Türkisch sprechen?
Siz neden Türkçe konuşmak (istememek) istemiyorsunuz
Sie sind Lehrer, aber jetzt unterrichten sie nicht (nicht)
Onlar öğretmen, fakat şimdi öğretmenlik (yapmamak) yapmıyorlar
Ich spreche kein Japanisch
Ben Japonca bil miyorum
Lernst du kein Türkisch?
Sen Türkçe öğrenmiyor musun?
Arbeitet er nicht?
O çalışmıyor mu?
Machen wir dieses Jahr nicht Urlaub in der Türkei?
Biz bu sene Türkiye'de tatil yapmıyor muyuz?
Wohnen Sie nicht in Berlin?
Siz Berlin'de oturmuyor musunuz?
(Sie) mögen keinen Tee
(Onlar) çay sevmiyorlar
Trinkst du keinen Kaffee?
Sen kahve içmiyor musun?
Warum hört ihr keine Musik?
Siz neden müzik dinlemiyorsunuz
Warum frühstückt er nicht?
O neden kahvaltı etmiyor?
Ich spreche kein Türkisch im Büro.
Ben büroda Türkçe konuşmuyorum
Gehen wir nicht ins Kino?
Biz sinemaya gitmiyor muyuz?
(sie) spielen kein Fußball
(Onlar) futbol oynamıyorlar
Pelin steht um sechs Uhr auf und geht duschen.
Pelin saat altıda kalkıyor ve duş alıyor
Sie verlässt das Haus um sieben Uhr und geht zur Arbeit.
Saat yedide evden çıkıor ve işe gidiyor.
Sie beginnt ihre Arbeit um acht Uhr.
Saat sekizde işe başlıyor.
Um halb eins geht sie mit ihren Freunden zum Essen.
Saat on iki buçukta arkadaşlarıyla yemeğe çıkıyor.
Sie verlässt die Arbeit um fünf Uhr.
Saat beşte işten çıkıyor.
Sie ist um sechs Uhr zu Hause.
Saat altıda evde oluyor.
Sie geht / legt sich um elf Uhr hin
Saat on birde yatıyor.
Mein tägliches Leben ist sehr hektisch
Günlük hayatım çok yoğun
Sechs Uhr dreißig
Saat altı buçuk
Zuerst dusche ich, dann bereite ich das Frühstück vor und frühstücke gemütlich mit meiner Ehefrau.
İlk önce duş alıyorum, sonra kahvaltı hazırlıyorum ve eşimle birlikte rahat bir kahvaltı yapıyorum.
Dann ziehe ich mich an und eile um sieben Uhr aus dem Haus.
Daha sonra giyiniyorum ve saat yedide aceleyle evden çıkıyorum.
Mein wunderschöner Tag.
Harika bir günüm.
Morgens stehe ich spät au
Sabah geç kalkıyorum.
mit was / wie
neyle / nasil
Was nimmst du zur Arbeit? Ich fahre mit der U-Bahn zur Arbeit.
Sen işe neyle gidiyorsun? Ben işe metroyla gidiyorum.
Wie lange brauchen Sie dafür? Meine Fahrt dauert normalerweise 35 Minuten.
Yolun kaç dakika sürüyor? Yolum normalde otuz beş dakika sürüyor.
Was nehmen Sie mit zur Arbeit? Ich gehe zu Fuß zur Arbeit.
Sen işe neyle gidiyorsun? Ben işe yürüyerek gidiyorum.
von sieben bis neun Uhr
saat yediden dokuza kadar
Wie läuft Ihre Woche? Meine Woche ist anstrengend.
Senin haftan nasıl geçiyor? Benim haftam yorucu geçiyor
Was machst du montags? Montags arbeite ich acht Stunden.
Pazrtesi günleri ne yapıyorsun? Pazartesi günleri sekiz saat çalışıyorum.
Was machst du nach der Arbeit?
Işten sonra ne yapıyorsung
nach der Arbeit
işten sonra
vor dem Sport
spordan önce
Wie spät ist es? Es ist acht Uhr.
Saat kaç? Saat sekiz.
Wie viele Stunden? Acht Stunden.
Kaç saat? Sekiz saat
Selims Woche ist sehr anstrengend. Montags arbeitet er acht Stunden.
Selim'in haftası çok yorucu geçiyor. O pazartesi günleri sekiz saat çalışıyor.
Du bist letztes Wochenende nicht zu unserem Konzert gekommen.
Geçen hafta sonu konserimize gelmedin
Ich wollte eigentlich kommen, aber mein Freund kam am Freitag aus Ankara und ich verbrachte Zeit mit ihm.
Çok gelmek istedim ama Cuma günü Ankara'dan arkadaşım geldi ve onunla vakit geçirdim.
Wir haben eine Menge guter Sachen gemacht.
Çok güzel şeyler yaptık.
Dann wollte mein Freund einkaufen gehen.
Sonra arkadaşım alışveriş yapmak istedi.
Wir sind für sie einkaufen gegangen.
Onun için alışverişe gittik.
Abends nach dem Essen gingen wir in die Kneipe und hatten viel Spaß.
Akşamleyin yemekten sonra bara gittik ve çok eğlendik.
Nun, wie war das Konzert?
Peki konser nasıl geçti?
Was hast du gestern am Vormittag gemacht? Ich habe gestern am Vormittag im Büro gearbeitet.
Dün öğleden önce ne yaptın? Dün öğleden önce büroda çalıştım
Was hast du vorgestern gemacht? Vorgestern bin ich am Abend ins Kino gegangen.
Önceki gün ne yaptın? Önceki gün akşamleyin sinemaya gittim.
Mit wem? Mit meiner Frau
Kiminle? Eşimle
Monika hat gestern vormittag im Büro gearbeitet.
Monika dün öğleden önce büroda çalıştı.
Vorgestern ist sie abends mit ihrem Mann ins Kino gegangen.
Önceki gün akşamleyin eşiyle sinemaya gitti.
Hast du letzten Sonntag Sport getrieben? Ja, ich habe Fußball gespielt.
Sen geçen pazar spor yaptın mı? Evet, futbol oynadım.
Hast du gestern nicht gearbeitet? Nein, ich habe nicht gearbeitet, ich bin in die Schule gegangen.
Sen dün çalışmadın mı? Hayır, çalışmadım. Okula gittim.
gestern
dün
vorgestern
önceki gün
vor drei Tagen
üç gün önce
letzten Freitag
geçen cuma
letzte Woche
geçen hafta
die Woche davor
önceki hafta
letzten Monat
geçen ay
morgens / am Morgen
sabah / sabahleyin
vormittags
öğleden önce
mittags
öğlen
nachmittags
öğleden sonra
abends / am Abend
akşam / akşamleyin
nachts / in der Nacht
gece / geceleyin
tagsüber / am Tag
gündüz / gündüzün
gestern habe ich ein Buch gelesen
dün bir kitap okudum
vorgestern war das Wetter schön
önceki gün hava güzeldi
vor drei Tagen bin ich ins Kino gegangen
üç gün önce sinemaya gittim
letzten Freitag habe ich mich mit meinen Freunden getroffen
geçen cuma arkadaşlarımla buluştum
letzte Woche war ich im Urlaub
geçen hafta tatildeydim
die Woche davor war sehr anstrengend
önceki hafta çok yoğundu
letzten Monat habe ich eine neue Sprache gelernt
geçen ay yeni bir dil öğrendim
morgens gehe ich joggen
sabahları koşuya çıkıyorum
vormittags trinke ich immer einen Kaffee
öğleden önce her zaman kahve içerim
mittags esse ich in einem Restaurant
öğlen bir restoranda yemek yiyorum
nachmittags mache ich einen Spaziergang
öğleden sonra yürüyüş yapıyorum
abends sehe ich fern
akşam televizyon izliyorum
nachts lese ich gerne Bücher
gece kitap okumayı severim
tagsüber bin ich oft draußen
gündüz genellikle dışarıdayım
Was hast du gestern gemacht? Ich bin zur Arbeit gegangen.
Dün ne yaptın? İşe gittim.
Hast du gestern Mittag gekocht? Ja, ich habe gekocht.
Dün öğlen yemek pişirdin mi? Evet, pişirdim.
Bist du vorgestern ins Theater gegangen? Nein, ich bin nicht gegangen.
Önceki gün tiyatroya gittin mi? Hayır, gitmedim.
Hast du letzte Woche Sport gemacht? Ja, ich habe Sport gemacht.
Geçen hafta spor yaptın mı? Evet, spor yaptım.
Hattest du vorgestern Zeit zu schlafen? Ja, ich habe geschlafen.
Önceki gün uyumak için vakit buldun mu? Evet, uyudum.
Hast du letzte Woche deine Freunde getroffen? Ja, ich habe sie getroffen.
Geçen hafta arkadaşlarınla buluştun mu? Evet, buluştum.
Bist du letzten Freitag ins Kino gegangen? Nein, ich bin nicht gegangen.
Geçen cuma sinemaya gittin mi? Hayır, gitmedim.
Hast du letzten Monat eingekauft? Nein, ich habe nicht eingekauft.
Geçen ay alışveriş yaptın mı? Hayır, yapmadım.
Was isst du jeden Tag? Ich esse jeden Tag Kuchen.
Sen her gün ne yiyorsun? Her gün pasta yiyorum.
Isst du jeden Tag Kuchen? Nein, ich esse manchmal Kuchen.
Sen her gün pasta yiyor musun? Hayır, ben bazen pasta yiyorum.
Ich esse nicht jeden Tag Kuchen.
Ben her gün pasta yemiyorum.
Isst du jeden Tag Eis?
Sen her gün dondurma yiyor musun?
Isst du jeden Tag Fisch? Ich esse nur freitags Fisch.
Sen her gün balık yiyor musun? Ben sadece cuma günleri balık yiyorum.
Isst du Fleisch? Nein, ich esse kein Fleisch.
Sen et yiyor musun? Hayır, ben hiç et yemiyorum.
Ich esse niemals Fleisch.
Hayır, ben hiçbir zaman et yemiyorum.
Um wie viel Uhr stehst du auf?
Sen saat kaçta kalkıyorsun?
Frühstückst du morgens?
Sabahları kahvaltı ediyor musun?
Was isst du zum Frühstück, was trinkst du?
Kahvaltıda ne yiyorsun, ne içiyorsun?
Was machst du sonst noch morgens?
Sabahları başka ne yapıyorsun?
Um wie viel Uhr gehst du zur Arbeit?
İşe saat kaçta gidiyorsun?
İşten sonra neler/ne yapıyorsun?
Gehst du jeden Tag einkaufen?
Her gün alışverişe gidiyor musun?
Wo kaufst du ein?
Nereden alışveriş yapıyorsun?
Um wie viel Uhr kommst du abends nach Hause?
Akşam saat kaçta eve geliyorsun?
Gehst du abends irgendwohin?
Akşamları bir yere gidiyor musun?
Gehst du zu irgendeinem Kurs?
Herhangi bir kursa gidiyor musun?
An welchen Tagen gehst du zum Kurs?
Hangi günler kursa gidiyorsun?
Warum gehst du nicht zum Kurs?
Neden kursa gitmiyorsun?
Wann triffst du dich mit Freunden?
Ne zaman arkadaşlarla buluşuyorsun?
Was machst du mit Freunden?
Arkadaşlarla neler yapıyorsun?
Geht ihr ins Kino?
Sinemaya gidiyor musunuz?
Spielt ihr Spiele?
Oyun oynuyor musunuz?
Mir sind Tomaten nötig!
Bana domates lazım!
Mir ist ein schönes Buch nötig.
Bana güzel bir kitap lazım.
Was ist dir nötig?
Sana ne lazım?
Ist dir etwas nötig?
Sana bir şey lazım mı?
Mir ist nichts nötig.
Bana bir şey lazım değil.
Wir erwarten dich wieder!
Yine bekleriz!
Wie viel kostet ein Kilo Äpfel?
Bir kilo elma kaç lira / ne kadar?
Wie viel kosteten die Äpfel heute auf dem Markt?
Pazarda bugün elma kaç liraydı?
Die Äpfel kosteten auf dem Markt 50 Lira.
Elma pazarda 50 liraydı.
Das Auto ist sehr teuer.
Araba çok pahalı.
Dieses Handy ist billig.
Bu telefon ucuz.
Das Hotel war preiswert.
Otel hesaplıydı.
Ich trinke beim Frühstück manchmal Kaffee, aber ich mag Tee mehr.
Ben kahvaltıda bazen kahve içiyorum, ama daha çok çay seviyorum.
Wir gehen am meisten in die Türkei in Urlaub.
Türkiye'ye en çok tatile gidiyoruz.
Wir machen am meisten Urlaub in der Türkei.
Biz en çok Türkiye'de tatil yapıyoruz.
Jedes Jahr machen wir mindestens 3 Wochen Urlaub.
Her yıl en az 3 hafta tatil yapıyoruz.
Ich trinke jeden Tag mindestens zwei Tassen Kaffee.
Her gün en az iki fincan kahve içiyorum.
Ich möchte Türkisch lernen.
Ben Türkçe öğrenmek istiyorum.
Meiner Meinung nach ist das Beste, zu einem Kurs zu gehen.
Bence en iyisi bir kursa git.
Bence en iyisi bir kursa gitmek.
Das Beste ist, früh zu schlafen.
En doğrusu erken uyumak
Das Schlimmste war der Regen.
En kötüsü yağmurdu.
Heute möchte ich nicht ins Kino gehen, weil ich müde bin.
Bugün sinemaya gitmek istemiyorum, çünkü yorgunum.
Abends gehe ich nirgendwohin,
Akşamları hiçbir yere gitmiyorum,
weil ich müde werde.
çünkü yorgun oluyorum.
Gibt es viele Leute im Sportkurs?
Spor kursunda çok insan var mı?
Wie viele Stunden Sport machst du in der Woche?
Haftada kaç saat spor yapıyorsun?
Warum machst du Sport?
Neden spor yapıyorsun?
Weil Sport machen eine gute / gesunde Sache ist.
Çünkü spor yapmak iyi / sağlıklı bir şey.
Was sollen wir heute Abend essen?
Bu akşam ne yiyelim
Wann soll ich kommen?
Ne zaman geleyim?
Sollen wir im Café etwas trinken?
Kafede bir şey içelim mi?
Soll ich Tee machen?
Çay yapayım mı?
Wohin sollen wir am Wochenende gehen?
Hafta sonunda nereye gidelim?
Wann sollen wir mit ihm/ihr sprechen?
Onunla ne zaman konuşalım
Lassen wir uns keinen Kuchen kaufen, kaufen wir Obst
Pasta almayalım, meyve alalım
Sollen wir auf Erhan warten?
Erhan'ı bekleyelim mi?
Soll ich ihn/sie anrufen?
Ona telefon edeyim mi?
Mal sehen!
Bakalım!
Ich gehe morgen ins Kino!
Yarın sinemaya gideyim!
Es ist 22:00 Uhr. Ich mache mich auf den Weg!
Saat 22:00 oldu. Ben kalkayım!
In Ordnung, lass uns das machen!
Tamam, yapalım!
Last changeda month ago